Günaydın Kozmos,

Bu yepyeni bir başlangıç olsun...

Bu Blogda Ara

2 Şubat 2015 Pazartesi

Hastalık Üzerine

Beden gerçek düşleyendir.
Beden, düşler ve onun hücreleriyle organları da düşlerler.
Beden, senin kişisel dünyanın gerçek yapıcısıdır.

Stefano E. D’Anna, Tanrılar Okulu

Mutluluğu yadsıyan tüm saçma fikirler tek tanrılı dinlerle birlikte ortaya çıkmıştır. İnsanı baltalayan, yoksunluk hissi ile kurban rolünü aşılayan, acı çekmenin erdemli olduğunu vurgulayan, yani günümüz toplumunda kabul gören depresif insan tipi İsa’dan sonra meydana gelmiştir. Tüm dinler yaşamamızın en önemli nedeninin nihai sona ve öte dünyaya hazırlanmak olduğunu deklare eder. Bu dünya yalandır. Burada yaptığımız her aktivite bizi cennete ya da cehenneme götürecek bir ödül ya da ceza olgusudur. Bize öğretilen ve dayatılan bu büyük yalanla yaşamaya öyle alışmışızdır ki, başka bir gerçekliğin olabileceğini düşünemeyiz bile. Böylece bir gün öleceğimizi kabul ederek yaşamaya çalışırız.

Yanlışların en büyük nedeni olan ölüm korkusu, dindarlarca cezalandırılma korkusu iken; daha aklı başında olanlar için yokolma, varlık durumunu kaybetme, hiçbir yerde olmama korkusudur. Her halükarda bu korku ile kendimizi günden güne ölüme hazırlarız. Bu nedenle hastalıkları icat ederiz.

Bana göre iki tür insan vardır: Sağlığı seçenler ve hastalığı seçenler. Hastalığı kim isteyerek seçer ki? diyebilirsiniz. Ama onlar bundan garip bir zevk alırlar. Bilinçsizce, yaşlılığa ve ölüme hızla ulaşmak isterler. Kimileri içinde bulunduğu ümitsiz durumdan, mutsuzluktan kaçış yolu olarak hastalığı seçer. İşini sevmeyenler ya da okula gitmek istemeyen çocuklar yatağı kurtuluş olarak görürler. Başkalarına ihtiyaç duyanlar da sürekli hastalanarak ilgi talep ederler. Kısaca mutsuz insan fiziksel ya da psikolojik olarak hastalanır ve bunu dikkat çekici bir firar yöntemi olarak kullanır. Bunlar öyle alışılmış, doğal durumlardır ki hepimiz “ıssız adam”ları bağrımıza basarız; hatta onlar daha derinlikli insanlar olarak kabul görürler.

“Ölüm bizi ilgilendirmez” der hazcılar. “Biz varolduğumuz sürece, ölüm yoktur; ölüm olunca da, biz artık yokuz.” Yani kimse kendi ölümünden acı çekemez. Bu gerçeği kabullendiğimizde her anımızı severek, isteyerek, büyük bir hazla ve mutlulukla değerlendirmememiz için hiçbir neden kalmayacaktır.

Dreamer, Tanrılar Okulu’nda daha da ileri giderek “Dışımızdaki bir tanrısallığa, yani bedenimizin ötesinde bir varlık olduğu fikrine inanmak, dünyada en yaygın kabul görmüş boş inanış olup insanlığın en büyük katillerinden biridir.” der. Çünkü varoluşumuzun kaynağı tam da buradadır, içinde bulunduğumuz bu doğal ortamda. Cennet de buradadır, cehennem de. Hastalık da sağlık da burada seçimimizi bekler. 

“En üstün iyilik hazdır. Yaşamanın amacı mutluluk olmalıdır.” *






* Epikuros (İ.Ö. 341-270) Atina’da bir felsefe okulu kurdu. Aristippos’un hazcı ahlakını geliştirip bunu Demoktirtus’un atom öğretisiyle birleştirdi.