Günaydın Kozmos,

Bu yepyeni bir başlangıç olsun...

Bu Blogda Ara

8 Ocak 2010 Cuma

40 yaş düşünceleri

hiçbir şey doğru değil
hiçbir şey yanlış değil

her şey mükemmel
ve herşey gerçek sadece
ve bunu bilmek de hiç bir şeyi değiştirmiyor

herşey anlamsız

ve hiç bir şey rastlantı değil, boşuna değil
yine de dolu olan, hatta dopdolu olan şeyler bile
gereksiz, saçma
yararsız

Nihilizm bu olsa gerek
belki de Nietzsche’yi ancak şimdi anlıyorum

bu dünyayı terk etmeden ya da delirmeden
anladıklarını uygulamanın imkanı yok
birçokları da delirmeyi bu yüzden seçtiler herhalde
çok haklılarmış
deha ve delilik arasında çok ince bir çizgi olduğu söylenir
bu da çok haklı bir düşünce

zaten herşey haklı, herkes haklı
ama yararı yok kimseye
bulunduğun yeri terk etmeden

inisiyasyon, boyut değiştirme de bu anlama geliyor olsa gerek
tıpkı kıyametin kopacağı, dünyanın yok olacağı inancı gibi
evet bütün bunlar olacak
ve bütün bunlar aslında sadece
gerçeklik sıçramaları olacak
tıpkı şairin dediği gibi
“tanrıya inandıkça tanrının olması gibi”
inancın değişince başka bir boyuta sıçrayacaksın

değişmeyenler ya da değişime direnenler
aynı boyutta kalarak diğerlerinden ayrılacaklar
yani görünmez olacaklar, yok olacaklar

aslında her şey varlığını sürdürecek
kendi varoluş durumuna göre
ancak diğerlerine göre varlık durumu değişik görünecek
ya da hiç görünmeyecek

tam da sevgili Einstein’ın hala üzerinde çalışılan “izafiyet teorisi”dir konu aslında
her şey yakınındakine göre değerlendirilir
bu da her şey gerçek ve her şey gerçekdışı demektir

bu gezegende biçimlendiğimizde
bu gezegenin kanunlarına uyacağımız üzerine sözleşmeler imzaladık
hepimiz
bu dünyanın en önemli kanunlarından biri de ikilikdir
yani zıtlıklar –anlayış ve yaşanılası kavramlar geliştirebilmemiz için-
iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin... gibi
her birimiz bunları yaşamayı kabul ederek bedenlendik
kabul etmeseydik başka yerlerde olmamız gerekirdi sanırım
-neyse, bu başka bir tartışma konusu-

hepimiz burada olduğumuza göre
yeryüzü dediğimiz boyutun kanunlarından bahsedelim
özetle:
“her şey dilediği gibi varolur”

herkes inancını yaşayabilir ancak
yani vizyonu kadar görür,
bakış açısı yaşanılacak “herşey” demektir

işte bu yüzden de fal baktırmayı hiç sevmem
çünkü artık ne yaşayacağımı aşağı yukarı biliyorum
bugünüm yarınıma ışık tutuyor
falcılar bana hep olanaksız şeyler söylerler –beni tanımadıkları için-
bu yüzden de inandırıcı olmaktan uzak olurlar hep

bugün artık 40 yaşındayım
yani az uz değil, 40 yıldır bu gezegenin kurallarını yaşamaya alıştım
şunu da öğrendiğimi sanıyorum ki –bunun garantisi yok,
yarın unutup bilincimi yine kaybedebilirim-
yaşantımı benden başka değiştirebilecek hiçbir faktör bulunmuyor
bu hem rahatlatıcı, hem de korkutucu bir düşünce aslında

hatırlıyorum da 25 yaşlarıma kadar hep şunu dilerdim:
“ilahi bir ses ne yapmam gerektiğini söylese keşke”
karar vermek çok zordu

hala çok zor, değişen pek birşey yok
ancak ne yapmam gerektiğini söyleyenin benden başkası olamayacağını öğrendim
ve içgüdülerime güvenmeyi de
hata yapma olanağı var elbette
ama pişmanlık duymamayı ve sorumluluk almayı da öğrendim

aslında şimdi biliyorum ki
herşey mükemmel
hata diye birşey yok
her şey olması gerektiği gibi, herkes için
sadece dileyelim ki; mükemmellikler kesişsin hayatlarımızda
en yakınlarımızla

tıpkı; kucağımdaki Amanda gibi –o tanrının bir hediyesi bize-
ve bilge olduğuna kesin inandığım Merlin
ve Firavun kedisi, bazen de faresi olan kaprisli ama romantik ve kibar, hatta hayalimdeki sevgili diyebileceğim Kaşmir gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder